“AŞK EKSiĞiM YOK AŞKLA DOLUYUM”
40’ına merdiven dayayan ABD’li aktris Cameron Diaz, yaş almaktan korkmuyor, “Şimdi artık kendimi gerçekten tanıyorum” cümlesini kuracak kadar da özgüvenli.Konu aşka gelince Diaz, “Hiç aşık olmamaktansa kalbimin bin kez kırılmasını yeğlerim. Verebileceğim o kadar çok aşk var ki” diyor...
Cameron Diaz’la, haute couture defilelerinde ilk kez InStyle’la ön sırada oturduğu Paris ziyaretinin ardından arkadaşlarıyla biraz zaman geçirmek için gittiği Londra’da bir araya geldik. Arkadaşlarıyla buluşabilmek için dünyayı dolaşması onun için sıradan bir olay. Yakın arkadaşları Diaz’ın tanıyabileceğiniz en sadık insan olduğunu söylüyorlar. Sohbet için yerine otururken, “Tüm dünyada arkadaşlarım var ve onları kabilelerim olarak tanımlıyorum” diyor. “Yaşamımdaki en büyük değerleri seyahat etmekle, insanlar tanımakla ve kurduğum ilişkilerle elde ettim. Beni en çok ilgilendiren şeyler insanların bilgeliği ve yaşam deneyimleri.”
Ruh kardeşleri
Diaz’ın çarpıcı bir biçimde çok yakınında olan bir grup da var; bu grup ergenlikten beri tanışan Drew Barrymore ve Reese Witherspoon’u da kapsıyor. Diaz, “Kız arkadaşlarım ruh kardeşlerim gibi” diyor. (O kadar ki Barrymore’un nişanlısı Will Kopelman evlenme teklifinde bulunmadan önce Diaz’ın onayını almak zorunda kaldı. Diaz gülerek, “Drew’nun evleneceğini kendisinden önce biliyordum” diyor.)
Erkek gibi kız!
Giysilere olan ilgisi, kadınsı yönünü ön plana çıkarsa da aynı zamanda onu tüm dünyanın gözünde sahnede çekici kılan unsur, okuldan kovulmuş, yaramaz çocuk havası. Diaz’ın seksi komediler (‘Bad Teaacher’, ‘There’s Something About Mary’deki o sahne) ve son derece hızlı aksiyon filmlerindeki (‘Charlie’s Angels’, ‘Knight and Day’) eğlendirici performansları ona erkek gibi kız, ahbaplarıyla evde takılıp birkaç bira deviren ve açık saçık fıkralar anlatan sarışın bebek unvanını verdi. Ancak bu tanımlama onun daha sıcak, daha düşünceli, kişiliğinde hemen belli olan yönüne haksızlık ediyor.
Hesapsız ama planlı
Kaliforniya’da doğup, büyüdü; 2008 yılında kaybettiği babası Küba’dan gelmişti, annesiyse Alman-İngiliz kökenli bir Amerikalı’ydı. Ergenlik çağlarındaki modellikten 20’li yaşlarda sinema oyunculuğuna geçtiğinden beri, seksi komedi ve gözüpek aksiyon filmi kızından tam bir oyunculuk gücü isteyen aktrisliğe kadar pek çok kimliğe büründü.
Oyuncu, kariyerinin “Değerimin artması için bir sonraki filmim ne olmalı?” şeklinde hesaplamalar yerine, kendini ilgilendiren projeler ortaya koymaya dayandığını belirtiyor; “Benim o tür hırslarım yok, bunun nedeni belki de yaptığım işin kişiliğimi belirlememesi.”
Filmleri dışında Diaz çeşitli ama birbirine benzer roller oynadı: Sörfçü kız, çevreci ve kısa süre önce de beslenme eğitmeni oldu. Gözle görülür bir heyecanla, “Herkesin bir amaç bulmaya ihtiyacı var ve sanırım benimki de başkalarına yardım etmek” diyor.
“Yaşlandıkça hayat daha da güzelleşiyor”
Peki çocuk sahibi olmak?
Diaz, bu konuda “Hiçbir zaman çocuk istemiyorum demedim; yalnızca henüz çocuğum yok. Hayatımda ne olur bilemem! Belki evlat edinirim. Belki de zaten çocuğu olan bir eşim olur. Kim bilebilir ki?” diyor, omuz silkerek.
Bu yaz Diaz için bir dönüm noktası. Bazı aktrisler için kabus olan 40 yaşına basıyor ancak tahmin edileceği gibi, o bu yaşı kucaklıyor:
“Yaşlandıkça hayat daha da güzelleşiyor, kesinlikle. 20 yaşında olmak istemem! Kendimi her zamankinden daha iyi hissediyorum; daha güçlü, daha becerikli ve daha net. Şimdi artık kendimi gerçekten tanıyorum.”
“Aşık olmamaktansa kalbimin kırılmasını yeğlerim”
Gerçek yaşamda Diaz’ın oynadığı başka bir rol daha var; yüksek profilli evlenmemiş bir kadın olmak. Diaz, özellikle de tabloid basının bilinen ilgisini hiçbir zaman çekmedi. Aralarında Matt Dillon, Jared Leto, Alex Rodriguez ve Justin Timberlake gibi isimlerin bulunduğu ünlü eski erkek arkadaşlarına bakıldığında, Diaz şunları söylüyor, “Bu adamlardan herhangi biriyle flört edebileceğim asla aklıma gelmezdi; asla! Bunların arasında mantıklı bir çizgi yok. Ama ben aşka aşığım ve aşk çeşitli yerlerden geliyor. Bir süre önce kalbimin biraz kırık olduğu bir dönemde bir arkadaşıma, ‘Bu kez canım gerçekten yandı!’ dediğimde o da bana ‘Bu, tam da sevme kapasiteni gösteriyor’ demişti. Ondan sonra, kalp kırıklığı bana farklı gözüktü çünkü bir eksiklik değil bir bolluk olarak geliyordu. Hiç aşık olmamaktansa kalbimin bin kez kırılmasını yeğlerim. Verebileceğim o kadar çok aşk var ki; aşk eksiğim yok, aşkla doluyum.”
milliyet.com.tr
0 yorum:
Yorum Gönder